4. Tekil Şahsiyet
/ Kahraman Güler
TANITAYIM DOSTLAR: 4. TEKİL ŞAHSİYET
Bazen gitmek istersin ama ayaklarına dünyayı bağlamışlar gibi ağır olursun. Sanki gitsen dünya yerle bir olacak ve sen o yığınlar altında kalan tüm çocukların katili olacakmışsın gibi. Belki de gitmemek için koca bir bahane bu az önce saydıklarım. Peki kalmayı başarabilir miyiz? Sanmıyorum. İnsanoğlu işte, aklı hep karışık; kalsa aklı gitmekte, gitse aklı kalmakta. Bir ara, bu acaba bir karar vermek zorunda olmanın çekilmez ağırlığı mı diye de geçmişti aklımdan. Sorunun cevabını bilmiyorum, ama karar vermek için bir şahsiyet lâzım, onu biliyorum. 1. 2. veya 3. Tekil şahsiyet fark etmez. Arada bir yer var, gitme ile kalmanın arasında, bir şahsiyet edinemeyenlerin yani 4.Tekil şahısların yeri.Küçük bir böcek gibi ya da umursamaz bir su aygırı gibi çamur ve pislik içinde gitme ile kalma arasında kararsız korkakça yaşamak isterseniz öyle bir yer biliyorum eğer siz de vazgeçecekseniz kendinizden. 4. Tekil şahıslık yer; içinden geçen kutsal bir çizgi gibidir, seni parçalara bölen, kendin olmakla kendinden vazgeçmek arasındaki çizgi kadar incedir orası. Ne ordasındır ne de oranın dışında başka yerde. Orada içinizde, tümüyle toplumu barındıran, içinizdekinin kölesi olmuş küçük bir evcil hayvan gibi olabilirsiniz.İnsanın kendinde hükümsüz kaldığı ve kendi dışında başka herkesin onda iz sürdüğü 4. Tekil şahıslık yer.4. Tekil şahıs olmanın gerekliliğidir başkasının ayağındaki prangaların yükünü taşımak. 4. Tekil şahıs, kendi hayatının sorumluluğunu alamayandır. Bireyselliği ile toplumsallık arasında sallanan bu şahıs, kendini toplumsal yaşamda bir yere oturtamayıp toplumu da içinde doğru bir yere koyamayan; başkasının gömleğini üzerinden atamayandır. Başkasının fikirlerinin çöplüğü olmaktan kendini alıkoyamayan ve 1. Tekil şahıs olmaktan korkandır. Yolu kendisinden geçmeyip sürekli başkasına çıkandır. Oysa hepiniz bilmelisiniz ki yol içinizden geçmiyorsa asla doğru insana çıkamaz.4.Tekil şahıs mutluluğu kendine yakıştıramayandır, sürekli kendini olumsuzlukların içinde uyutan, mutsuzluğun bayrağını dalgalandırandır. Kendinden mahrum olan, bütün dünyaya sahip olsa da kendi tapusunu alamayandır. İçindeki deliklerin sayısı fazladır neyle doyacağını da bilmeyendir Kendine güvenini kaybetmiş, çaresizliğin en büyük temsilcisidir o.Sanki sesinizi duyar gibi oluyorum, tanıdık geldi değil mi size 4.tekil şahıs, evet dostlar aramızda onlardan çok var onca zamandır tanımlayamadığımız. Aman derim siz bari onlardan olmayın.4. Tekil şahıslık yerde sesin kulaklarına tıkanır, sağır olursun kendi içinden gelen seslere. Farkına bile varamazsın ekseninde dönen dünyanın. Orada kalmak kendi zamanından ısmarlamaktır diğerlerine. E tabi kaldığın kadar yaşarsın; kalırsan yaşamadıkların birikir boğazına, çığ düşer içine senden dökülenlerin altında kalırsın. Sonra hem kimse duymaz ki sustuklarını. Bu yüzden tutunamazsan sakladıklarına. Hele ki görmediğin kendine hiç tutunamazsın.Orada bu kimlikle yaşamak seni kendinden başka herkes yapar. Giderse eğer 4.Tekil şahıs arkasında kendi kalır kaçsa yaşadıklarına körleşir, dursa gözüne batar içindeki işgal alanı. Yani dostlar, birey olmanın sorumluluğundan kaçar o. Ama şunu unutmayın, herkes kendini yaşamakla yükümlüdür, kendine ifade alanı sunmalı ve kendi doğasına ayak basmalıdır. İçinde bulunduğumuz ilişkiler, işler ve diğer her şey daha bir şahsiyetli olmak için var, onlar için şahsiyetimizi yok etmenin bir anlamı olmaz. Bu, av peşinden gidip ormanda kaybolan avcı meselesine dönmemelidir. İnsan ne için yaşadığını bilmeli, kendini sokak sokak gezmeli ve kendinden geçmeyen yollardan dönmelidir. Yolun yanlış tarafında iseniz hızınızın bir anlamı yok. Durun ve var olun kendi geçmişinizle kendi ruhunuzda kendi bedeninizde. Evet dostlar, bu yazıda size gitmekle kalmak arasındaki yerin mülk sahibinden bahsettim. Tabii ki de önce o yerden bahsetmek lâzımdı, zira insan içinde bulunduğu koşullardan bağımsız bir zihin yaratamaz aynı zamanda koşullarının dışına kendini taşıma sorumluluğundan da kaçamaz.
4. Tekil şahıs ile ilgili detaylı yazım 46’lık Dergi’nin 2. sayısında.
Görüşmek üzere…